Betonarme Yapılarda Korozyon ve Korunma Yöntemleri
İnşaat mühendisliği bağlamında sık karşılaşılan ve yapının uzun ömürlülüğünü doğrudan etkileyen bir teknik konu: betonarme yapılar ve bunların zamanla maruz kaldığı korozyonun incelenmesi, ardından koruyucu yöntemler.
Giriş
Betonarme yapıların dayanıklılığı yalnızca beton kalitesiyle değil, içinde bulunan donatının (çelik nervürlü çubukların) davranışıyla da ilgilidir. Zamanla çevresel etkenler — örneğin nem, karbonatlaşma, klor iyonları, don–çöz — donatı üzerinde korozyona yol açabilir. Korozyon yalnızca estetik soruna değil, taşıyıcı elemanların kapasitesinin azalmasına ve yapının güvenliğini tehdit etmesine neden olabilir.
1. Betonarme yapılarda korozyonun mekanizması
- Betonarme elemandaki çelik donatının paslanma sürecine girmesi için genellikle üç koşul gerekir: oksijen, su (nem) ve iyonların (örneğin Cl⁻) varlığı.
- Beton içerisindeki pH yüksek olduğu için (yaklaşık pH 12-13) çelik donatı paslanmaya karşı doğal olarak korunur. Ancak zamanla betonun üzerine gelen karbon dioksit (CO₂) beton yüzeyinden içeri girerek karbonatlaşma süreci başlatır, pH düşer ve bu koruyucu tabaka bozulabilir.
- Klor iyonlarının (özellikle deniz kenarı yapılarda) veya kimyasal agresif ortamların etkisiyle paslanma hızlanabilir.
- Donatının paslanması sonucunda hacmi artar, bu da betonda iç gerilmeler oluşturur; çatlaklar açılabilir, beton parçalanabilir; bu sürece “beton patlaması” veya “spalling” de denir.






2. Korozyonun yapıya etkileri
- Donatı kesiti küçülür, bu da taşıyıcı kapasitenin azalmasına yol açar.
- Donatı ve beton arasındaki aderans (yapışma) bozulabilir; bu durum yerel süneklik ve davranış problemlerine sebep olabilir.
- Beton yüzeyinde parçalanma, çatlaklar ve donatı çıkıkları görünür hâle gelir; görsel olarak güven problemi yaratır.
- Ek bakım ve onarım maliyetleri artar, yapının ömrü kısalabilir.






3. Korunma ve onarım yöntemleri
a) Korunma — tasarım aşaması
- Beton karışımında uygun kalite (örneğin düşük su/çimento oranı) ve iyi sıkıştırma ile geçirimsizlik azaltılabilir.
- Beton örtü kalınlığı (donatı ile beton yüzeyi arası) normlara uygun seçilmeli; örtü azsa dış etkenlere maruziyet artar.
- Etkili örtü betonu koruyacak katkılar (örneğin korozif agresif ortamlar için korozyon inhibitörleri) ve beton yüzey kaplamaları uygulanabilir.
- Yapı kullanım ömrü boyunca bakım planı hazırlanmalı, drenaj, su sızması, tuz kullanımı gibi çevresel faktörler izlenmeli.
b) Onarım / güçlendirme
- Paslanmış donatının değiştirilmesi veya ek donatı verilmesi.
- Beton yüzeyinin onarılması (çatlaklar enjeksiyonla doldurulması, spalling parçaların çıkarılıp yeniden betonlanması).
- Paslanmış donatının üzerine korozyon bariyeri uygulanması ya da elektrokimyasal koruma sistemleri (örneğin katodik koruma) devreye alınması.
- Yüzey kaplamaları (örneğin epoksi, reçineler, kaplama sistemleri) ile betonun dış etkenlerden izolasyonu sağlanabilir.






4. Yapı ömrü yönetimi ve sürdürülebilirlik
Günümüzde yapılarda sadece ilk yapım maliyeti değil, kullanım süresince bakım ve onarım maliyeti de dikkate alınmaktadır. Yapıların uzun ömürlü olabilmesi için korozyonun erken tespit edilmesi, rutin bakım planlarının uygulanması ve gerekli durumlarda güçlendirmelerin zamanında yapılması önemli. Bu yaklaşım sadece ekonomik değil; çevresel sürdürülebilirlik açısından da değerlidir. Çünkü yapı yıkımı ve yeniden yapılması yerine mevcut yapının ömrünün uzatılması kaynak kullanımını azaltır.
Sonuç
Betonarme yapılarda donatı korozyonu, çoğu zaman “arka planda” gelişen bir süreç olsa da, ilerlediğinde yapının taşıyıcı gücünü ve güvenliğini doğrudan tehdit eder. Mühendislik olarak bu süreci öngörmek, koruyucu önlemleri en başta tasuya almak ve kullanıcı/işletmecilerle bakım planlarını paylaşmak kritik öneme sahiptir.

Bir yanıt bırakın